Psikolojide Kavramlar

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Sosyal Karşılaştırma

Bireyin kendisi hakkında bir fikir edinebilmek veya sahip olduğu fikri korumak için kendini diğerleriyle karşılaştırma sürecidir. Sosyal karşılaştırma kıyas noktası olarak alman kişi veya gruplara bağlı olarak farklı şekiller alır; örneğin aşağı doğru karşılaştırma yukarı doğru karşılaştırma benzerleriyle karşılaştırma gibi. Ayrıca karşılaştırma boyutuna göre de farklı şekiller alabilir; örneğin yeteneklerin karşılaştırılması bilgi ve becerilerin karşılaştırılması gibi.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Sosyal Mesafe

Hall'in tipolojisinde üçüncü tabakayı belirleyen bu mesafe (social distance) yaklaşık olarak 1.25 m. ile 3.70 m. arası mesafeyi belirtir. Bu mesafenin bireyin ilişki ve etkinliklerine hakimiyetinin sınırlarıyla çakıştığı söylenebilir. Bu alan kişisel olmayan ilişkilere nezaket ilişkilerine ve iş ilişkilerine ayrılmıştır.
Hail diğer mesafeleri olduğu gibi sosyal mesafeyi de 'yakın' ve 'uzak' kısım olmak üzere kendi içinde ikiye ayırır. Birlikte çalışan insanlar (patron-sekreter resepsiyon memuru-müşteri vb.) yakın sosyal mesafeyi kullanırken yabancılar 'uzak' sosyal mesafede (insanların karşıdakine "şöyle bir uzaklaş da sana bakayım" dedikleri mesafe) tutulur.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Sosyallik

XX. yüzyıl başında Georg Simmel tarafından ortaya atılan sosyallik (sociability) terimi bireyin diğerleriyle kurduğu kişisel ilişkiler bütününe göndermektedir. Bu anlamda aile üyeleri akrabalar arkadaşlar dostlar komşular iş/çalışma arkadaşları ve benzeri kişiler arası tüm ilişkileri kapsamaktadır.
İşlemsel olarak sosyallik bireyin düzenli olarak ilişkide olduğu kişilerle oluşturduğu sosyal ağın genişliği veya darlığı boyutunda kavramsallaştırılmaktadır. Dolayısıyla sosyallik bir bakıma birey (veya grubun) sahip olduğu 'sosyal sermaye'yi ifade etmekte ve sosyallik düzeyi bu sermayenin ya da kaynağın büyüklüğünü yansıtmaktadır.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Stereotip

Etimolojik olarak stereos (katı) ve typos (nitelik tip) sözcüklerinden oluşan stereotip terimi ilk kez 'kafamızdaki imajlar'a işaret etmek üzere Lippmann (1922) tarafından ortaya atılmıştır. Stereotip terimi genel olarak diğer insanları içine yerleştirdiğimiz kategorileri ifade etmektedir. Bu çerçevede stereotipler diğer bir bireyi veya bireyler grubunu tanımlamak için kullandığımız basitleştirilmiş betimsel kategoriler olarak tanımlanabilir.
Sosyal psikoloji literatüründe gruplar arası ilişkiler inançlar ve temsiller bağlamında kullanılan stereotip bir birey grup veya topluluk hakkında sahip olunan temellendirilmemiş kanaattir. Belirli bir hedef hakkında basitleştirilmiş yaygın inançlara dayanan stereotipler bireysel farklılıkları dikkate almayan kalıp yargılardır. Stereotiplere sıklıkla hedef olan gruplar yaş cinsiyet meslek grupları azınlık grupları ve milliyetlerdir.
Stereotip önyargıları besleyen koruyan önemli bir mekanizmadır. Belirli bir kategoriye ait kişilere ilişkin enformasyonların algılanmasındaki ve işlenmesindeki rolleri yanı sıra gruplar hakkındaki beklentileri de etkilerler.
Bazı hallerde önyargıların gelişmesine yol açıp ayrımcılığa zemin hazırlarlar. Literatürde kullanıldığı şekliyle stereotipler genellikle sözel ifadelerde ortaya konmaktadır önyargılar ise daha geniş bir ifade alanına sahiptir; stereotip daha ziyade tekbiçimli bir nitelik taşırken önyargı çok sayıda stereotipi (örneğin ırk din cinsiyet stereotipleri) kapsayabilir. Bir bakıma stereotip sosyal temsillerin işlevsel yanını önyargı ise yapısal yanını ifade etmektedir.
Stereotipler konusunda ülkemizde yapılan araştırmalardan birinde (Harlak 1993) stereotiplerin turizm bağlamında diğeriyle ilişki fırsatlarına bağlı olarak şekillendiğini ortaya koymuştur. Bir diğer araştırmada (Teközel ve Bilgin 1998) ise kişilerin kolektif kimliklerini tanımlayıcı buldukları sıfatların gruplar arası bağlama göre değiştiği bir başka deyişle stereotiplerin karşılaştırma gruplarına göre belirginlik (saliency) kazandığı sonucuna varılmıştır.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Suçluluk

Suçluluk (sense of guilt culpabüity) terimi bir hata yaptığı bilincine sahip bireyin durumu veya duygusunu ifade etmektedir. Suçluluk esas olarak moral bir duygudur zira iyi veya kötünün ne olduğunu belirleyen moral bilinç olmadan hata kavramı da var olamaz. Suçluluk duygusu çeşitli toplumlarda sosyal kontrolü sağlamanın ve hatta manipülasyonun temelini oluşturmaktadır.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Tabu

Tabu terimi ilkel toplumlar bağlamında ele alındığında kendisiyle temas edilmesi veya kullanılması moral olarak yasaklanmış bir kişi veya nesneyi ifade etmektedir. Ancak günümüz toplumlarında tabu genel olarak 'hakkında konuşulmayan şey' anlamına gelmektedir; örneğin cinsel nitelikli konular kutsal sayılan şeyler ideolojik-politik olarak tartışılması sakıncalı görülen konular vb.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Taklit

Taklit (imitation) sosyal psikoloji tarihinin ilk kavramlarından biridir ve yaygın anlamında bir başkasının davranışını tekrarı ifade etmektedir. 1890'da G. Tarde'ın hakkında bir monografi yazdığı taklit kavramı daha sonra uzunca bir süre gündemden düşmüş 1960'larda sosyal öğrenme teorisiyle yeniden ortaya çıkmıştır.
Sosyal öğrenme teorisyenleri (Bandura vs.) taklit ile öğrenmeyi birbirinden kesinlikle ayırmaktadır: Taklit örnek bir davranışın yeniden üretimi olarak öğrenmeden ziyade performans düzeyinde yer almaktadır ve bu nedenle taklidi tanımlamada taklit edilen davranışın özellikleri önem taşımaktadır; örneğin modelin davranışının taklit edenin repertuvarında yer almaması (bir sürücünün önündeki arabanın kırmızı ışıkta durmasının ardından durması öndekini taklit ettiği anlamına gelmemektedir) taklidi ayırdetmede en belirgin ölçütlerdendir.
Araştırmalar bazı koşulların taklidi kolaylaştırıcı bîr rol oynadığını ortaya koymaktadır. Örneğin model olanın statü ve saygınlığı model ile kişi (taklit etme durumundaki kişi) arasında olumlu duygular model ile kişinin benzerlik düzeyi kişinin bizzat kendi deneyimi olmamakla birlikte modelin söz konusu bir davranışı yapmakla ödül veya kazanç sağladığını algılaması gibi.
Yeterince incelenmemesine rağmen taklidin eğitim açısından önemli bazı işlevleri olduğu bilinmektedir. Her şeyden önce taklit öğrenmeyi hızlandırıcı bir etkiye (özellikle kendiliğinden pozitif olarak pekiştirilme imkânı zayıf olan davranışlarda) sahiptir; ikincisi inhibisyonları ortadan kaldırabilir; üçüncüsü daha önceden öğrenilmiş sosyal olarak yaptırıma uğramamış fakat yapılmayan davranışların ortaya çıkarılmasında kolaylaştırıcı bir rol oynayabilir.
Taklit (mimesis) olgusu Girard'ın günah keçisi teorisinde toplumu tesis edici bir rol yüklenmektedir.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Temel Hata

Temel hata kavramı (fundamental attribution error) atıf konusunda gözlenen en önemli yanlılıklardan birini ifade etmektedir. Bir başkasının davranışlarını açıklamaya çalışan bir kişinin normal olarak davranışla ilgili bir takım dış etkenler veya zorlamalar varsa buna bağlı olarak davranışı bu faktörlere atfetmesi beklenir.
Ancak araştırmalar bunun böyle olmadığını insanın içsellik yönünde genel bir eğilimi olduğunu göstermektedir. Örneğin davranışı gözlenen kişinin özgür olup olmadığına tercih imkânının bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kişisel özellikleri ön plana çıkarılmaktadır. Bireyin bir başkasının davranışım açıklama çabasında durum ne olursa olsun dış etkenlerin aleyhine iç etkenlerin rolüne ağırlık verme eğilimi temel atıf hatası olarak tanımlanmıştır (Ross 1977).
Temel hata çeşitli düzeylerde irdelenmiştir; yorumların çoğu temel hatayı insanın sosyal çevresi üzerinde belirli bir denetim kurma ihtiyacına dayandırmıştır (Bouchet ve ark. 1996). Bu çerçevede sosyal psikologların önemli bir kısmı temel hatayı motivasyonel bir yanlılık olarak nitelemiştir; örneğin bireyin ihtiyaç ve arzularına hizmet eden inançlar oluşturma ve koruma eğilimi (Weiner) kendine atıflarda benlik savunma ihtiyacı ve başkasına atıflarda kontrol ihtiyacı (Kruglanski); bireyci bir toplumda adil dünya inancım koruma eğilimi (Lerner) gibi.
Ancak temel hataya bilişsel ve normatif planda da açıklamalar getirilmiştir. Bilişsel açıklama bireyin dikkatini aktörün üzerine odaklaştırmasına; normatif açıklama ise modern Batı toplumlarında içselliğin sosyal bir norm olarak kendini dayatmasına dayandırılmıştır.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Temel Kişilik

Temel kişilik kavramı (basic personality) 1930'lu yıllardan itibaren sosyal bilimler alanında parlamaya başlayan kültüralist akımın sembol kavramlarındandır. Kültüralizm akımı kültürün insan davranışları ve kişiliği üzerindeki etkilerinin araştırılması yönünde büyük bir ilgi uyandırmıştır.
Bu akım çerçevesinde ulusal karakterin bir versiyonu gibi görünen temel kişilik kavramını ortaya atan ve kültürün insan kişiliğini şekillendirdiğini öne süren araştırmacılardan birisi Abraham Kardiner'dir (Bir diğeri de Ralph Linton). Kardiner 'temel kişilik' kavramı zemininde antropoloji ile psikanalizi bağdaştırmaya çalışmıştır.
Temel kişilik kavramı belirli bir toplumun üyelerinin ortak kişilik yapısını ifade etmektedir. Temel kişilik aile ortamının eğitimin ve sosyal çevrenin etkisiyle bireylerde benzer tutumlar inançlar değerler eğilimler duygular vb. oluşmasına dayanmaktadır. Kardiner'e göre temel kişilik dört temel öğeden oluşur:
1) Düşünce teknikleri; yani bireyin gerçekliği düşünme tarzı
2) Güvenlik sistemleri; bireylerin çevresel engellenmelerin yarattığı kaygılarla başa çıkmak için başvurduğu savunma sistemleri
3) Geniş anlamda üst-ben; diğerlerinin takdir ve sevgisini kazanma arzusuna dayalı super-ego söz konusu
4) Dinsel tutumlar. Kardiner'e göre bu dört temel kişilik öğesi kurumlarla ilişkilidir; bir yandan 'birincil kurumlar' denen bazı kurumlar tarafından üretilirler Öte yandan 'ikincil kurumlar' denilen bazı kurumları üretirler.
Kardiner'e (1939) göre temel kişiliği belirleyen temel faktör kültürel çerçevedir. Kültürel çerçevenin ana unsurları arasında aile organizasyonu ailede verilen temel bakım ve terbiye cinsel yasaklar beslenme tarzları gibi birincil kurumlar yer almakta ve bunlar ana-babaya ilişkin temel tutumları meydana getirmekte ve bunlar da dinler mitler efsaneler düşünce teknikleri iletişim tarzları ve stilleri gibi ikincil kurumlarda yansıyan sembolik projeksiyonlar vasıtasıyla her topluma özgü kişilik tipini belirlemektedir yani kısaca ifade edilirse bir toplumun özgül kişilik tipi onun kültürü tarafından şekillendirilmektedir.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Terituvar

Hayvan veya insan sakinleri tarafından işaretlenmiş kendilenmiş ve hem cinslerine karşı savunulan yaşam alanı olarak tanımlanabilir. Hayvan davranışlarının incelenmesinden (Armstrong Lorenz) hareketle geliştirilen terituvar (territory) kavramı çevre psikologlarının gözlemlerine göre insanların mekânla ilişkilerinde de geçerliliğini korumaktadır.
Bireylerin yalnız veya çeşitli gruplarda (formasyon grupları aile işletmeler örgütler vb.) yaşam alanını yapılandırmaları ve işaretlemeleri (mekânın değişik noktalarına elbise aksesuarları ve eşyalar konması mekânın yazı veya resimle işaretlenmesi kapı-duvar ve paravan türü vasıtalarla mekânın yapılandırılması) ve böylece başka yerlerden farklı güvenli tanıdık bir yer kurmaları bir bakıma terituvar oluşturma olarak nitelendirilebilir.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Thomas Teoremi

Thomas Teoremi kendini gerçekleştiren kehanet veya Pygmalion Etkisi adıyla anılan olguların bir başka versiyonudur. Bu teorem bir durumun gerçek olarak algılanması halinde bu durumun sonuçlarının gerçek olacağını öngörmektedir.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Toparlanma

Fizikte bir metalin darbe sonrası eski yapısını yeniden alabilme kapasitesini ifade eden psikolojik sağlamlık ya da toparlanma (resilience) terimi psikolojide insanların travmalara karşı sağlamlığının ötesinde travma sonrası yaralarını sarabilme kapasitesini ifade etmektedir.
Toparlanma kavramı özellikle deprem ve benzeri büyük felaketlerin yaşandığı toplumlarda hem birey hem de topluluk psikolojisi bakımından çok önemli görülmektedir.
Ancak kavramın önemi sadece bu tür büyük felaketler yasayan insanlarla sınırlı değildir. Toplumda dışlanmış sapkın marjinal veya azınlık gruplarına yönelik tutum ve davranışların yol açtığı 'yaralar' da aynı kapsamda düşünülebilir.
Şu veya bu nedenle olumsuz bir konumda bulunan yaralı kişiler toplum tarafından bu konumlarından çıkmalarını engelleyecek bir etiket (örneğin evlilik dışı doğan çocukların '****' olarak etiketlenmesi) içine hapsedilmekte ve bu kişiler diğerinin bakışı tarafından bir tür 'kurban kariyeri'ne (Cyruljıik) mahkum edilmektedir. Ancak bazı hallerde 'mağduriyet' konumunun etik kurallar ('haksızlığı telafi etme gereği') nedeniyle sağladığı avantajlar insanları 'sefalet' meraklısı (''tniserabilisme') olmaya 'ezilmişlik oyunu'nu sürdürmeye (Bilgin 1997) ***ürmektedir.
Bu açıdan yaralarına pasif bir şekilde maruz kalmak yerine affektif entelektüel sosyal ve sanatsal angajmanlar vasıtasıyla çıkış yolları aramak yeni ve birden çok bağlantılar kurmak büyük önem taşımaktadır. Zira bir imajla sağlamlık 'sellerde kayıkla yol alma kapasitesi' olarak nitelenirse (Cyrulnik 2002) kendini sele bırakmamayı ve tutunacak bir şeyler bulmayı öğrenmelidir.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Transaksiyonel Analiz

1950'lerin sonlarına doğru Eric Berne tarafından ortaya atılan transaksiyonel analiz kişiler arası iletişim sorunlarının çözümünde uygulanan bir psikolojik değişim ve analiz yöntemi olarak tanımlanabilir.
Yöntem Freudçü bir perspektiften hareketle insan iletişiminin ve ilişkilerinin oldukça mekanik bir anlayışını temel alır. îki partner arası etkileşimlerin kolayca ayırdedilebilecek ve çözümlenebilecek bir birim oluşturduğunu; bu ilişkide her kişinin normal olduğu takdirde kendi yetişkin Ben'iyle bulunacağını; aksi halde ebeveynsel (parental) Ben'iyle (üst-ben) veya çocuksu Ben'iyle (bilinç altı) bulunacağını öne sürer.
Buna göre kişilik üç öğeden ya da Ego'nün üç durumundan oluşur; Anababa Yetişkin ve Çocuk. Diğer insanlarla ilişkimizde bu rollerden birini üsleniriz; örneğin otoriter olduğumuzda anababa itaat ettiğimizde çocuk rolleri söz konusudur.
Transaksiyonel analiz bireyin özel senaryolarından ve diğerleri karşısındaki olağan tavırlarından (yaşam pozisyonları) yola çıkarak kişisel değişimi sağlamaya yönelik bir yöntem olmayı da hedeflemektedir.


Transaksiyonel Süreç

Transaksiyonel süreç bir iletişimde aralarında birbirine bağlı olan çeşitli öğeleri birbirlerini etkileyecek tarzda harekete geçirme sürecidir. Genellikle iletişim süreci söz konusu öğelerin birbirinden bağımsız olmaması dolayısıyla transaksiyonel bir süreç olarak nitelendirilir.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Tutuklular İkilemi

Oyun teorisinin temel problematiğini oluşturan ve Trucker tarafından tasarlanan 'tutuklular ikilemi' (dilemma) tarafların motivasyonları arasında çelişkinin bulunduğu kazanç ve kayıplar toplamının sıfır olmadığı bir durumun ifadesidir. İkilemin öyküsü şudur: Silahlı bir soygun konusunda şüpheli İki kişi tutuklanırlar. Fakat savcının elinde geçerli kanıtlar yoktur.
Zanlıları iki ayrı hücreye koyan savcı onlara bir teklifte bulunur. Eğer ikisi de suçunu itiraf etmezse ruhsatsız silah taşımaktan dolayı 6 ay hapis yatacaklardır; ikisi de suçunu itiraf ederse savcı soygun için asgari ceza olan 2 yıl hapse mahkumiyetlerini isteyecektir; ancak biri itiraf eder ve diğeri etmezse itiraf eden sadece tanık olarak mahkemeye çıkacak ve sonra bırakılacak diğeri ise 20 yıl hapis yatacaktır.
Bu durumda tutuklular ne yapacaktır? İkisi birlikte düşünüldüğünde her biri için en kötü durum 20 yıl en iyi durum diğerinin 20 yıl hapsine karşılık kendinin serbest bırakılması "en az kötü durum" ise 6'şar ay hapistir. Fakat 6 ay hapis durumu her ikisi de aynı tutumu izlerse yani her ikisi de itiraf etmezse mümkündür. Ancak her birini bir şüphe alır: "Ya kendisi inkâr ederken diğeri itiraf ederse?".
Tutukluların içinde bulunduğu ikilem taraflar arasında güven ve iletişimin yokluğunda daima itirafla çözülmektedir. Bu ikilem iki taraf arasında işbirliği ve istismar yönünde seçenek davranışların bulunduğu çeşitli insan ilişkilerinde tercih edilen rasyonel davranışın işbirliğinden ziyade karşılıklı istismar davranışı olmasıyla sonuçlanmaktadır.
Tutuklular ikileminin sorunsalı bir başka örnekte daha görülmektedir. İki idam mahkumu her biri kendi hücresinde ölümü beklemektedir. Bir sabah başvezir onlara şu mesajı iletir: "Sizi bağışlamaya karar verdim; yarın sabah serbest olacaksınız. Ancak isterseniz idam cezanızın 10 yıl hapse çevrilmesini talep edebilir-siniz. Eğer bu yönde karar verirseniz gece yarısına kadar bana bildirin; isteğiniz derhal yerine getirilecektir. Fakat bunu sadece biriniz isterse diğeri ertesi sabah idam edilecektir".
Burada da mahkumların Önünde iki seçenek vardır. İşbirliğine gitmek (İ) veya işbirliğinden kaçmak (K). İlk bakışta ikinci şıkkın avantajı yok gibi görünüyor ve bu yüzden her ikisinin de Ü seçeneğinde birleşmeleri (işbirliği ya da Nash dengesi) bekleniyor.
Ancak mahkumlardan biri K'yı (10 yıl hapis) seçerse veya diğerinin seçeceğini düşünürse veya diğerinin onun böyle davranacağını düşünebileceğini düşünürse vb. bu durumda kazancını maksimum kılmak yerine kaybını minimum kılmak yoluna gidecek ve sonuçta her ikisi de KK seçeneğinde (kaçışta denge) birleşeceklerdir. Bu iki yoldan birincisi (İİ) faydacı rasyonellik diğeri (KK) ise ihtiyatlı rasyonellik stratejisidir. Birincisinin dayandığı denge istikrarsız zayıf bir dengedir fakat sağduyuya uygundur; ikincisinin dayandığı denge sağlamdır ama sağduyuya aykırıdır.
Tutuklular ikilemi kazanç ve kayıplar bakımından karşılıklı bağımlılık durumunu ifade etmektedir. Ancak başka ilişki durumları da mümkündür. Örneğin taraflardan birinin sürekli kazançlı olduğu ve kazancının diğerinin davranışlarından etkilenmediği; buna karşılık diğerinin kazanç ve kayıplarını belirlediği bir durum düşünülebilir.
Efendi-köle ilişkisini niteleyen bu durum "kader denetimi" denilen bir matris yapısına uymaktadır. Burada taraflardan biri hakim pozisyondadır ve diğerinin kayıp ve kazançları ona bağlıdır. Bir diğer durumda taraflardan biri her durumda kazançlıdır; ancak diğerinin kazançları hakim konumdaki kişi kadar kendisine de bağlıdır ve dolayısıyla onun tercihlerine göre kendi tercihini ayarlayarak kazancını artırabilir. Bu ilişki yapısı "davranış yoluyla denetim" denilen bir başka ilişki tipini ifade etmektedir.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Tutum

Sosyal psikolojinin merkezî kavramlarından biri sayılan tutum (attitude) kavramı belirli bir sosyal obje konusunda bireylerde mevcut olan ve bilişsel duygusal davranışsal yanlar taşıyan gizil eğilimleri ifade etmektedir.
Tutum sosyal psikolojide tarihsel öneme sahip klasik bir tanımla 'bireyin belirli bir sosyal objeye karşı tepkisini dinamik bir tarzda etkileyen bireyin deneyimlerine göre Örgütlenmiş ve davranış hazırlığı niteliğindeki zihinsel ve nöropsikolojik bir durum" olarak nitelenebilir (Allport).
Bu tanımın öğelerine yakından bakıldığında tutumun ana özellikleri şu şekilde kendini göstermektedir: Tutum zihinsel ve nöropsikolojik bir durumdur; tutum dinamik veya yönlendirici bir etkide bulunan davranışsal bir hazırlık durumudur; tutum örgütlenmiş bir durumun ifadesidir (belirli bir objeye ilişkin olumlu veya olumsuz duyguların eşlik ettiği bilişlerin bellekteki temsili); tutum kişinin deneyimlerinin sonuçlarına göre örgütlenmiş bir durumdur; tutum ilişkin olduğu tüm objelere ve durumlara karşı kişinin tepkilerini etkiler.
Sosyal psikologlar tutumları karakterize eden dört özellik üstünde durmaktadırlar. Bunlar tutumun yönü (bir objeye karşı lehte veya aleyhte bir konumda olma) tutumun yoğunluğu ya da şiddeti (çok veya az lehte veya aleyhte olma) tutumun merkezîliği (tutumun kişiyi benliğinde angaje edip etmemesi yani benliğini ilgilendirme düzeyi; ego-involvement) ve tutumun ulaşılabilirliği (tutum objesi ile bu objenin duygusal olarak değerlendirilmesi arasındaki bağın sağlamlığı; bir tepkinin tutum -tutum değil uçları arasında uzanan bir çizgide tutum ucuna doğru yaklaştıkça ulaşılabilirliği artmaktadır) şeklinde ifade edilebilir.
Tutumların yapısına gelince bu konuda Rosenberg ve Hovland (1960) tarafından ortaya atılan klasik görüş 'Üç Öğeli Model' adıyla anılmakta ve tutumun bilişsel duygusal ve davranışsal olmak üzere üç öğeden oluştuğunu öne sürmektedir. Bunun yanı sıra tutumun yapısı konusunda ortaya atılan görüşler bağlamında tutumu esas olarak duygusal bir değerlendirme tepkisi gibi gören 'Tek Boyutlu Model' ve bu modellerin yeni versiyonları (Zanna ve Rempel 1988; vb.) zikredilebilir.
Tutumlar konusunda araştırmacıların üzerinde durdukları bir diğer husus tutumların işlevleridir. Literatürde tutumların işlevleri arasında bilgi sağlama işlevi (tutumun bilgileri organize ederek basitleştirmesi ve bir referans çerçevesi olması) araçsal işlev ya da uyum işlevi (tutumun bireyin ihtiyaçlarını doyurucu yönde oluşması; örneğin bir siyasetçinin halka karşı olumlu tutumu hem popülaritesini artırır hem de kendi eylemelerinin etik bakımından meşrulaştırılmasını sağlar) tutumun ifade işlevi (inançların değerlerin ve benlik imgesinin dışa yansıtılmasına uygun tutumlar geliştirme) Ego veya benlik savunma işlevi (tutumun öz saygıyı koruyucu bir etkide bulunması) sayılmaktadır (Lafrenaye 1994).
Nihayet bazı araştırmacılar tutumların oluşumunu konu almaktadır. Literatürde tutumların nasıl oluştuğuna odaklasan farklı yaklaşımlar mevcuttur. Duygusal (affektif) kaynakları öne çıkaran yazarlardan bazıları tutumların oluşumunda Pavlovçu Klasik Şartlanma kavramını esas almakta diğer bazıları ise (Zajonc) belirli bir uyaranla pek çok kere karşılaşmanın önemini vurgulamaktadır.
Davranışsal kaynakları öne çıkaran yazarlardan bazıları (Scott) Skinnerci Edimsel Şartlanma kavramına dayanmakta diğer bazıları (Salancik) ise kendini algılama modelini (Bem) ('yeni davranışların yeni tutumlar oluşturması') kullanmaktadır. Bilişsel kaynaklan öne çıkaran yazarlardan bazıları (Phillips) sosyal öğrenme teorisini (Bandura) hareket noktası almakta diğer bazıları ise inanç-yargı modelinden (Fishbein ve Ajzen) yola çıkmaktadır.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Tutum Değişimi

Sosyal psikologların favori araştırma konularından biri olan tutum değişimi (attitude change) (1980'lerde yılda ortalama 1000 yayın) bireyin belirli bir tutum objesine ilişkin tutumunun yönünün (lehte-aleyhte) veya şiddetinin (çok-az) değişmesidir.
Sosyal psikolojide tutum değişimini konu alan çeşitli teorik yaklaşımlar bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı 'Bilişsel Tutarlılık Yaklaşımları' olarak adlandırılmakta ve Heider'ın Denge Teorisi (Balance Theory) Osgood ve Tannenbaum'un (1955) 'Uygunluk Teorisi' (Congruity Theory) ile Festinger'in Bilişsel Çelişki Teorisi bu çerçevede yer almaktadır. Diğer bir kısmı 'Yale Yaklaşımı' veya 'Mesaj Öğrenme Yaklaşımı' olarak adlandırılmaktadır. Hovland ve arkadaşlarının geliştirdiği Yale Üniversitesi İletişim Programı kapsamında yapılan ve çeşitli iletişim tiplerinin tutumlar üzerindeki etkilerini test eden araştırmalar bu çerçevede yer almaktadır.
Bir diğer yaklaşım 'Bilişsel Tepki Yaklaşımı' (mesajın ikna gücünün alıcı bireyin enformasyonu aldıkça kendiliğinden geliştirdiği biliş ya da düşüncelere bağlı olması) olarak anılmakta ve ikna konusundaki bazı paradigmalar (dikkat dağılmasının iknaya etkisi ve iknaya direnç paradigmaları) bu çerçevede yer almaktadır.
Dördüncü bir yaklaşım Petty ve Cacioppo'unun (1986) 'bilişsel üretimin gerçeklik düzeyi'ni temel alan yaklaşımlarıdır ve tutum oluşumu ve değişiminin bazı durumlarda anlamlı enformasyonlar üzerinde düşünmenin sonucu iken diğer bazı durumlarda basit bir çıkarsamanın bir şartlanmanın ya da mesajla ilişkili olumlu veya olumsuz dış belirtilerin sonucu olabileceğini öngörmektedir.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Tutum Ölçekleri

Tutum ölçeği genel bir deyişle tutumları ölçmeye yarayan bir ölçme aracıdır. Tutumlar doğrudan gözlenemeyen değişkenler ya da faktörlerdir; bireyin tutumları ilke olarak davranışlarında yansır ve özellikle de dil vasıtasıyla ifade edilirler. Bu nedenle sosyal psikologlar geçerli ve güvenilir ölçme araçları geliştirmeye çalışmışlardır. Bu ölçekler yapı ve şekil bakımından birbirinden farklı olmakla birlikte genel olarak aynı bir davranış eğilimiyle ilişkili kanaatler belirten ve aralarında mantıksal bir bağ bulunan ifadeler ya da önermeler şeklinde görünürler.
Tutum ölçeği cevaplan ölçülen tutum bakımından belirli bir örneklemi gruplandırmaya yarayan bir soru veya görüş seti olarak tanımlanabilir (Michelat ve Thomas). Tutum ölçekleri teknik açıdan az sayıda birkaç türe ayrılırlar: Thurstone Ölçekleri Likert ölçeği Bogardus Ölçeği Anlam Ölçekleri gibi. Ancak türleri ne olursa olsun genel olarak tutumun objesine veya yazarına göre adlandırılırlar: Faşizm Ölçeği Dinsel Tutumlar Ölçeği Feminizm Ölçeği vb.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Uyum

Uyum (adaptation) genel anlamda organizmanın çevresiyle ilişkilerinin dengesini sağlamaya yönelik değişikliklerin bütününü ifade etmektedir. Organizmanın içinde bulunduğu koşullarda yeni bir durum meydana geldiğinde uyum süreçleri işlemeye koyulmaktadır.
Piaget bu yeni öğe veya verilerin daha önceden oluşmuş davranışsal örüntülerle bütünleşmesine özümseme (assimilation); yeni verilerin mevcut şema veya örüntüleri değiştirmesine yani yeni durumun gereklerine uygun hale getirmesine ise 'aktif uyum' (accommodation) adını vermiştir. Piaget'nin görüşünde bu iki uyum süreci çocuğun gelişimi bakımından temel etkinliklerdir.
Uyum kavramı etolojik perspektifte bir popülasyonun ve gelecek kuşaklarının belirli bir yaşam alanında yaşamını sürdürebilme yeteneğini ifade etmekte ve bu anlamda 'evrimsel uyum' terimi kullanılmaktadır.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Uyuz Keçi Etkisi

Uyuz keçi etkisi (the black sheep effect) terimi gruplar arası ilişkiler bağlamında eş zamanlı olarak iç grubun sosyal olarak arzulanır üyeleri yüceltilirken sosyal olarak itici antipatik (ya da arzu edilmeyen) üyelerinin ('uyuz keçi') aşağılanması olgusunu belirtmek için kullanılmıştır (Marques Yzerbyt Leyens 1988).
Antipatik grup üyeleri grubun kimliğini tıpkı dış grup üyeleri gibi olumsuz olarak etkilemektedir ve bu nedenle tıpkı dış grup üyeleri gibi olumsuz olarak yargılanmaktadır. Bu anlamda söz konusu kavram sosyal kimlik çalışmalarında üzerinde durulmayan grup içi farklılaşmalara işaret etmektedir.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikolojide Kavramlar

Varoluşun Estetiği

Foucault tarafından ortaya atılan bu kavram (esthetique de l'extstence) antikitede bireyin bizzat kendi yaşamını bir eser malzemesi gibi alarak kendi varoluşunu inşa etmesini kendi üzerinde eylemde bulunmasını ifade etmektedir.
Foucault'nun bu tezi kimlik ya da benlik sorunsalı bakımından önem taşımaktadır. Zira günümüzde yaygın bir psikoloji anlayışı insanın kendisi olmasını otantik olmasını ve dolayısıyla kendisini tanımasını tavsiye etmektedir. Foucault'ya göre bu görüş doğal ve evrensel bir görüş değildir.
'Ben kimim?' sorusu Hıristiyanlıkla birlikte ortaya çıkmış ve ilk manastırlarda günah çıkarma (confessiori) pratiklerini belirli bir koda oturtma amacıyla geliştirilmiştir. Nitekim antikitede birey kendisinin kim olduğunu sorgulamamakta kendisini tanımaya ve kendisi olmaya çalışmamaktadır. İnsanın kendisine ilişkin kaygısı M. S. ilk iki yüzyıl boyunca şekillenmiş ve felsefi düşüncede V. yüzyılda ortaya çıkmıştır.
 
Üst