Painfully
Well-Known Member
Başarının anahtarı kendinizi iyi tanımaktan geçer
Ahmet Levent Öner
Uzman Eğitmen & Kıdemli Danışman
Stratejik Eğitim ve Danışmanlık
Ne aradığını bilmek, kendini bilmek ne denli önemlidir değil mi? Kendimizi tanımaya, bilmeye ne kadar vakit harcıyoruz? Hayatta başarı dediğimiz şey; istediğimiz hedeflere ulaşabilmek, amaçlarımıza erişmek; dahası bunu zamanında ve en az kaynak kullanarak gerçekleştirmek olduğuna göre, bizler neleri eksik yapıyoruz da; hep bir şeylere, birilerine ve dış mihraklara fatura kesip duruyoruz. Mutsuzluğumuzun, hedeflere ulaşamamış olmamızın nedeni; çoğu zaman bizim dışımızdaki bir şeyler oluyor... Böylece kendimizi ‘kurtardığımızı’ sanıyor ve avunuyoruz...
Eğer kendimizi tanımaya gayret etmişsek, başarılı olmakla birlikte mutluluğu, dinginliği, kendimizden de ‘gerçek anlamda’ hoşnut olmayı sağlamışızdır. Her insan sorulduğunda; “Başarılı olmak istiyorum.” der. “Hayattaki hedeflerin neler?” sorusuna ise, doyurucu ve tam cevap verense bir o kadar azdır.
“İş ve özel hayatınızda hedeflerinize ulaşmanızı engelleyen şeyler var mı?” veya “Nelerdir?” sorularına ise, gerçekten de sadece yüzde beş insan “Ben kendimi hedeflerime ulaşmayı engelliyorum” cevabını verebilmektedir. Yüzde doksan beş ise; ne demekse, ‘zamana’ fatura kesmekte veya ailesine, eşine, patronuna, elemanlarına, çocuklarına, piyasaya(?) ve hatta müşterilerine suç atmakta, bunları ‘günah keçisi’ olarak görmekte, böylece hata ve günah işlemektedirler.
Evet hayatta başarı da başarısızlık da bizim kendi eserimizdir. Stratejik Eğitim ve Danışmanlık’tan Uzman Eğitmen & Kıdemli Danışman Ahmet Levent Öner bu ayki yazısında, neden daha da başarılı ve böylece daha da mutlu, dingin ve kendimizden hoşnut olamıyoruz?” sorusunun yanıtını arıyor:
Hedef ve amaç denen kavramlar biri diğeri ile ilintilidir. Hedefler de amaçlar da bizler için ‘yararlar’ içeren unsurlardır ve kendimiz başta olmak üzere, çevremizi tanımamızla bağlı olarak, bize hizmet edebilirler. Seçilmiş hedeflerimiz yani ‘amaçlarımız’; hatta net tek bir ‘amacımız’ yoksa ya da; bu amaç ‘baş koymadığımız bir durumsa’ mutlu olmayı boşuna bekler dururuz…
Dil birliği yapabilmek ve daha iyi anlatabilmek için bazı kavramları açmaya çalışarak işe başlamak istiyorum:
• Yarar ya da ‘fayda’ denen şey, insan ile ilgili bir kavram olup, her birimizin elde ettiğinde hoşnut kalabileceğimiz durumları içerir. Yarar, bir ihtiyacı karşılayarak, bu ihtiyacı karşılanmış kişide, önceye göre daha iyi bir durum ve pozitif bir ‘tatmin duygusu’ yaratan her şeydir. Açlığımızı doyurmak, para kaybetmemek ve para kazanmak, konforlu bir ortamda bulunmak, sayılıp, sevilmek, güvenilmek, diğer insanlara güvenebilmek gibi pek çok şey fayda dediğimiz minik hedeflerimizdir. Her birimiz bunları ister ve edinince de mutlu oluruz değil mi?
• Amaç ise, biraz daha farklı olarak, daha fazla yoğunlaştığımız bir faydayı ifade eder. Vizyon ve misyon denen şey ‘bunlara gerçekten sahip olan’ insanlara başarı getirir.
Amaçları belirsiz insanlar, güne ve duruma göre, doğal olarak birbirinden farklı yararlar ve hedefler peşinde koşup durular. Bu dağınıklık hayatta mutsuzluğu, doğrudan zaman kaybını ve bir işi yaparken başka bir şeyi yapmayı, bir şeye
yoğunlaşmaya çalışırken, başka şeylerle bölünmeyi ve benim deyişimle, adeta ‘Astral seyahat yaparak başarı kaybını’ getirebilir. Böyle insanların, çelişkileri,
sıkıntıları artabilir ve çevredeki hemen her şey suçlanmaya başlayabilirler.
Ahmet Levent Öner
Uzman Eğitmen & Kıdemli Danışman
Stratejik Eğitim ve Danışmanlık
Ne aradığını bilmek, kendini bilmek ne denli önemlidir değil mi? Kendimizi tanımaya, bilmeye ne kadar vakit harcıyoruz? Hayatta başarı dediğimiz şey; istediğimiz hedeflere ulaşabilmek, amaçlarımıza erişmek; dahası bunu zamanında ve en az kaynak kullanarak gerçekleştirmek olduğuna göre, bizler neleri eksik yapıyoruz da; hep bir şeylere, birilerine ve dış mihraklara fatura kesip duruyoruz. Mutsuzluğumuzun, hedeflere ulaşamamış olmamızın nedeni; çoğu zaman bizim dışımızdaki bir şeyler oluyor... Böylece kendimizi ‘kurtardığımızı’ sanıyor ve avunuyoruz...
Eğer kendimizi tanımaya gayret etmişsek, başarılı olmakla birlikte mutluluğu, dinginliği, kendimizden de ‘gerçek anlamda’ hoşnut olmayı sağlamışızdır. Her insan sorulduğunda; “Başarılı olmak istiyorum.” der. “Hayattaki hedeflerin neler?” sorusuna ise, doyurucu ve tam cevap verense bir o kadar azdır.
“İş ve özel hayatınızda hedeflerinize ulaşmanızı engelleyen şeyler var mı?” veya “Nelerdir?” sorularına ise, gerçekten de sadece yüzde beş insan “Ben kendimi hedeflerime ulaşmayı engelliyorum” cevabını verebilmektedir. Yüzde doksan beş ise; ne demekse, ‘zamana’ fatura kesmekte veya ailesine, eşine, patronuna, elemanlarına, çocuklarına, piyasaya(?) ve hatta müşterilerine suç atmakta, bunları ‘günah keçisi’ olarak görmekte, böylece hata ve günah işlemektedirler.
Evet hayatta başarı da başarısızlık da bizim kendi eserimizdir. Stratejik Eğitim ve Danışmanlık’tan Uzman Eğitmen & Kıdemli Danışman Ahmet Levent Öner bu ayki yazısında, neden daha da başarılı ve böylece daha da mutlu, dingin ve kendimizden hoşnut olamıyoruz?” sorusunun yanıtını arıyor:
Hedef ve amaç denen kavramlar biri diğeri ile ilintilidir. Hedefler de amaçlar da bizler için ‘yararlar’ içeren unsurlardır ve kendimiz başta olmak üzere, çevremizi tanımamızla bağlı olarak, bize hizmet edebilirler. Seçilmiş hedeflerimiz yani ‘amaçlarımız’; hatta net tek bir ‘amacımız’ yoksa ya da; bu amaç ‘baş koymadığımız bir durumsa’ mutlu olmayı boşuna bekler dururuz…
Dil birliği yapabilmek ve daha iyi anlatabilmek için bazı kavramları açmaya çalışarak işe başlamak istiyorum:
• Yarar ya da ‘fayda’ denen şey, insan ile ilgili bir kavram olup, her birimizin elde ettiğinde hoşnut kalabileceğimiz durumları içerir. Yarar, bir ihtiyacı karşılayarak, bu ihtiyacı karşılanmış kişide, önceye göre daha iyi bir durum ve pozitif bir ‘tatmin duygusu’ yaratan her şeydir. Açlığımızı doyurmak, para kaybetmemek ve para kazanmak, konforlu bir ortamda bulunmak, sayılıp, sevilmek, güvenilmek, diğer insanlara güvenebilmek gibi pek çok şey fayda dediğimiz minik hedeflerimizdir. Her birimiz bunları ister ve edinince de mutlu oluruz değil mi?
• Amaç ise, biraz daha farklı olarak, daha fazla yoğunlaştığımız bir faydayı ifade eder. Vizyon ve misyon denen şey ‘bunlara gerçekten sahip olan’ insanlara başarı getirir.
Amaçları belirsiz insanlar, güne ve duruma göre, doğal olarak birbirinden farklı yararlar ve hedefler peşinde koşup durular. Bu dağınıklık hayatta mutsuzluğu, doğrudan zaman kaybını ve bir işi yaparken başka bir şeyi yapmayı, bir şeye
yoğunlaşmaya çalışırken, başka şeylerle bölünmeyi ve benim deyişimle, adeta ‘Astral seyahat yaparak başarı kaybını’ getirebilir. Böyle insanların, çelişkileri,
sıkıntıları artabilir ve çevredeki hemen her şey suçlanmaya başlayabilirler.